Burçlar


Astroloji,
gök cisimlerinin ve astronomik fenomenlerin insan karakteri ve kaderi üzerine bilgi edindiğini iddia eden bir tür falcılıktır. Yunanca yıldız anlamına gelen 'astro' ve bilgi anlamına gelen 'logos' kelimelerinden türetilmiştir. Astroloji ile ilgilenen insanlara ise astrolog ismi verilir, yani yıldız falcıları. Astrologlar, güneşin ayın ve gezegenlerin insanın yaşamı, karakteri ve kaderi üzerinde etkileri olduğunu ve buradan hareketle bir kişinin geleceğinin kestirilebileceğini iddia ederler. Görüldüğü üzere astrologların iddia ettikleri şey yenilir yutulur gibi değil. ''Gezegenlerin insan kaderine etkisi ve astrologların insan geleceğinden haber vermesi.'' Bu iddialara ilmi ve fenni olmak üzere iki cihetten yaklaşıp falcıların iddialarına yakından bakacağız.

Astrolojinin bir bilim dalı kabul edilmediğini bilimle az da olsa alakadar olanlar bilir. Astronomi ile karıştırılmasın lütfen. Astrologlar gezegenlerin ve yıldızların insan üzerinde etkisi olduğunu iddia ederler. Halbuki daldaki elmanın insan üzerindeki etkisi neyse gezegen ve yıldızların insan üzerindeki etkisi de odur. Falcıların enerjilerden bahsettiklerini görebilirsiniz. Fakat bir gezegen yahut yıldızdan gelen ve sizi etkileyeceğini düşündüğünüz enerjiden daha fazlasını çevredeki cisimlerden alırsınız. Örneğin 10 metre ilerideki bir ampulden gelen ışık ve enerji, Satürn veya Jüpiter'den gelenden binlerce kat daha fazladır. Hatta bilgisayarınızın hoparlörlerinden maruz kaldığınız manyetik alan dünyanın manyetik alanından kat kat daha fazladır. Bilgisayar kullanırken herhangi bir gök cisminden çok ama çok daha fazla kütle çekim, radyasyon veya enerji aktarımına maruz kalırsınız. Hal böyleyken kimse kalkıp da bir ampulün, bilgisayarın yahut buz dolabının karakterinizi şekillendirdiğini, kaderinizi belirlediğini iddia etmez, edemez. Lakin mesele uzay olup olaya mistik bir hava katınca ne yazık ki birçok insan bu safsataya kendini inanmış halde buluyor. Astroloji (falcılık müessesesi) çok geçmiş çağlara dayanıyor. Merkür, Venüs, Satürn, Jüpiter gibi gezegenlerin çoğu şimdi de olduğu gibi çıplak gözle görülebiliyordu. Fakat o zamanlar alet edevat gelişmediği için falcılar bu gezegenleri de yıldız sanıyorlardı! Yani yıldız sanıp üzerlerinden falcılık yaptıkları aslında gezegenlerdi. Neyin ne olduğunu bilmeyen insanların uydurdukları süslü sözlere kanmamak için bu bile tek başına yeterli bir sebep. 

Müneccimlerin (astrolog) insan karakterlerini ve kaderini bildiklerini iddia ettikleri daha önce geçmişti. Meselenin ilmi boyutuna girmezden evvel şöyle bir soru zihin açıcı olacaktır: Müneccimler insanları iddia ettikleri gibi iliklerine kadar tanıyor, karakterlerini çözüyorlarsa o halde hiçbir insanla problem yaşamamaları gerekmez miydi? Yahut insan kaderini biliyorlarsa kendilerini her türlü zarardan sakındırmalı değiller miydi? Fakat görüyoruz ki bu ikisi de mümkün olmuyor. 
De ki: ''Ben kendime Allah'ın dilemesi dışında ne fayda ne de zarar verme gücüne sahibim. Şayet gaybı biliyor olsaydım, hayrı çoğaltırdım ve hiçbir kötülük bana dokunmazdı.'' (A'raf/188)
Müneccimlerin de her fani gibi insanlara akıl sır erdiremedikleri, tanıyamadıkları ve anlaşmazlıkları olup gene hayatta da birçok zarara uğrayabiliyorlar. Çünkü onlar da sen ben gibi gaybı bilmiyorlar. İnsan, bırakın başkalarını tamtakır tanımayı kendini dahi tam manasıyla tanıyamıyor. Yaş aldıkça yeni karakterler kazanıyor, bir takım karakteristik özelliklerini kaybediyor. İnsan, bir bakıma gaybdır. Ve gaybı da yalnızca Allah bilir.
''(O) gaybı bilendir. Gaybına hiç kimseyi muttali kılmaz.'' (Cin/26)
Allah ayette de geçtiği üzere kimseyi gaybına ortak etmez. Gayb, insanın duyuları ve ilmi ile öğrenemediği, ancak bir kısmını peygamberlerin haber vermesiyle bilebildiği, bir kısmını ise Allah'tan başka kimsenin bilmediği gizli şeyler, alemlerdir. Bu bahisle bazı yönleriyle insan ve insanın kaderi, ileride yaşanacak olanlar ve müşahede olunmamış geçmiş, bunların hepsi birer gaybtır. Yani bunları mutlak olarak bilen yalnızca Allah celle ve ala'dır. 
''Gaybın anahtarları Allah'ın yanındadır. ( Gaybı) O'ndan başkası bilmez.'' (En'am/59)
Başka varlıkların da gaybı bildiğine inanmak, onların verdiği haberleri tasdiklemek Allah'a ortak (şirk) koşmaktır. Şirk koşmak, yalnızca Allah'a has olan isim, sıfat ve fiillerin bir başkasında da olduğuna inanmaktır. Misal; yaratıcı olan yalnızca El-Halık olan Allah'tır. Kişi bir başkasının da yaratıcı olduğuna inanırsa şayet şirk koşmuş ve İslam diniyle bağlarını koparmış olur. Keza şifa veren yalnızca Eş-Şafi olan Allah'tır ve bir başkasının da şifa verdiği söylenirse şayet bu şirk olur. Çünkü yaratmak, şifa vermek, rızık vermek ve hüküm koymak gibi fiiller yalnızca Allah'a hastır ve başkaca kimse bunlara güç yetiremez. Gaybı bilmek de böyledir. O da yalnızca Allah'a hastır. Astrolog, falcı, müneccim, kahin, büyücü gibi isimlerle müsemma olan şahıslar gaybı bildiklerini iddia ederek yalan söylüyor ve insanları kandırıyorlar. İnsanlar da bunlara itimat ederek ne yazık ki İslam ile bağlarını koparıyorlar.
''Kim bir kahine gider, dediklerini doğrularsa; şüphesiz ki Muhammed'e indirilmiş olanı inkar etmiş olur.'' (Ebu Davud, hadis no: 3904, Sahih)
Falcılar günlük, haftalık, aylık olarak burç yorumlarında bulunup açık açık geleceğe dair taşlama yapıyorlar. İşte bir örnek: ''Boğa ve yükselen Boğalar seyahat, iletişim, yurtdışı bağlantılı işler, turizm ve geleceğe yönelik her tür işinizi harekete geçireceğiniz, bu alanlardan haberler alacağınız güzel bir hafta başlıyor.''
Bu resmen şarlatanlık! Peki bu şarlatanlar niçin bunu yapıyor, insanların aklıyla dalga geçiyorlar? Elbette ki para için. Bu sektör onlar için ciddi para getirisi sağlıyor. TV programları, sabah programları, magazinler, dergiler, gazete köşeleri ve hatta sakız ambalajları dahi bu falcılar için yer ayırtmış durumda. Bu da maddi bir getiri demek oluyor. Halk tabanında bir karşılık bulmaları da yalan söyleyerek ve Allah'a iftira ederek ceplerini doldurmalarına son derece yardım ediyor. 
 
Ne gezegenlerin insan kaderini belirlemesi gibi bir durum ne de insanların ve cinlerin gaybı bilmesi gibi bir durum söz konusudur. Gezegenler ve yıldızlar şayet insan kaderini tayin etme yetkisine sahip olsaydı evvela kendilerininkini tayin ederlerdi, değil mi? Halbuki onlar da kendilerine takdir edilmiş olan yörüngede akıp gidiyor, zerrece o yörüngeden sapmıyorlar. Yıldızların ne için yaratıldığı da bize bildirilmekte:

''O Allah, kara ve denizin karanlıklarında kendileri ile yol bulasınız diye sizin için yıldızları yaratandır..'' (En'am/97)

-SON-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tüfek, Mikrop ve Çelik

Su ve Ateş

Something Inside Us