Söz Ola Kese Savaşı Söz Ola Kestire Başı


 "Müminler der ki: '(Savaşın hükmünü ve sevabını anlatan) bir sure indirilseydi ya!' İçinde savaşın zikredildiği muhkem bir sure indirildiğinde, kalplerinde hastalık bulunanların, (ölüm korkusundan peyda olmuş) baygın bakışlarla sana baktığını görürsün. Korktukları başlarına gelsin!"

"İtaat edip güzel söz söylemeleri (gerekirdi). İş ciddiyet kazandığında, Allah’a sadakat gösterselerdi, bu onlar için daha hayırlı olurdu." (Muhammed/20-21)

Bilindiği üzere Allah bizleri sınayacak ve haberlerimizi ortaya çıkaracaktır. Bu sınamalar/imtihanlar kimi zaman güzelliklerle kimi zaman da musibetlerle olabilir. Bazen düşünmeden söylediğimiz, vaatlerde bulunduğumuz şeyleri gün gelir Allah önümüze serer ve nasıl davranacağımızı görmek ister. Allah kimi zaman da insanı iddiasından vurur. Şöyle ya da böyle, imtihanlara uğrayacağımız, fitnelere duçar olacağımız aşikardır. Peki müminler olarak bu imtihanlara nasıl yaklaşmalı, öncesinde neler yapmalı, imtihan esnasında nasıl bir tutum sergilemeliyiz? İşte bu sorulara yukarıda zikrettiğimiz ayetler içerisinde yanıt bulabiliyoruz. 

Evvela insan bilmelidir ki imtihanlar insanları saptırmak için yaratılan hadiseler değildir. Bilakis Allah insanları Kendisine dönüş yapsınlar diye imtihan eder. Başımıza gelen her olaya hüsnü nazar ile bakmalı ve "Bu imtihandan neler öğrenebilirim?" sorusunu kendimize yöneltmeliyiz. Şayet Allah hayır ile imtihan ediyorsa şükretmeli, şer ile imtihan ediyorsa sabretmeliyiz. Sürekli aynı imtihana tabi tutuluyorsak eksiklerimizi irdelemeli ve tamamlamak adına gayret içinde olmalıyız. Bunlarla beraber elbette şükür ve sabır kolay şeyler değil ve öyle imtihanlar var ki sebat etmek hayli zor. İşte bu noktada ne yapacağımıza dair Rabbimiz çok önemli bir ipucu vermiş yukarıdaki ayette. Evvela bilmek gerekiyor ki Kur'an ve Sünnet bütüncül okunmalı. Çünkü bu çok daha aydınlatıcı ve isabetli olur. Bizler bütüncül baktığımızda görüyoruz ki Allah'tan musibet istememeliyiz. Hatta Nebimiz bizzat afiyet hali için dua etmiştir. Peki musibet istemek sadece onu talep etmeyle mi olur? Sanıyorum ki hayır. "Düşmanlarımız bize saldırsa da hadlerini bildirsek." demek de bir tür musibet istemektir. O yüzden bu türden kavillere çok dikkat etmeliyiz. İkincil olarak boyumuzu aşan, dehşetli durumları istememeli, iddialarda bulunmamalı, yapamayacağımız şeyleri söylememeliyiz. Biz ciddiye almıyor olsak da söylediklerimizi anbean kaydeden melekler var. Allah katında, yapmayacağımız şeyleri söylememiz büyük bir öfke nedenidir ve Allah dilerse bu sözlerimizden ötürü bizi imtihana tabi tutabilir. Düşünmeden, gelişigüzel ettiğimiz bu lafların vuku bulması öyle sanıyorum ki bizi hazırlıksız yakalayabilir ve oldukça zor bir sınav verebiliriz. Hem ne demiş Nebimiz: Ya hayır konuş ya da sus. 

İmtihan anında ne yapmalı peki? Sabit kalabilmek, dağılmamak, çözülmemek için Rabbimiz müthiş bir reçete sunuyor bahsi geçen ayetlerde. Zorlu bir olay ile karşılaştığımızda yahut yerine getirmemiz gereken zorlayıcı emirlere muhatap olduğumuzda ortada bir farziyet varsa şayet hemen o emre icabet etmeli ve gerekenleri yerine getirmeliyiz. Çünkü insan bekledikçe kafasında bir takım düşünceler peyda olabilir, korkuları bastırabilir ve kafasında korkunç senaryolar kurabilir. Yapılması gerekenleri gözünde büyütebilir ve bekleme süresi arttıkça başlama gücü azalır. Zaten emre icabet etmek yerine bekleyip durmak şeytanın da vesvese vermesine büyükçe bir kapı aralar. O yüzden zor da olsa bir emirle karşı karşıyaysak hemen itaat etmeliyiz. Bilmeliyiz ki zor bir işi kolaylaştırmanın ilk yolu ona başlamaktır. 

İmtihanla burun burunayken sebat edebilmek için yapılması gerek başka bir şey de "güzel/maruf" söz söylemektir. Olumlu konuşmanın, olayları iyi tarafından yorumlamanın, cesaretlendirecek sözler söylemenin insan üzerindeki etkisi büyüktür. Bunu kendi hayatımızda da müşahede ederiz. "Sen bir hiçsin" sözü ile "iyi ki varsın, seni seviyorum" sözünün arasında, bizde bıraktıkları etki bakımından devasa bir uçurum vardır. Halbuki ikisi de kelimlerden oluşan sözcükler. Fakat bazısı tüy bazısı demir gibi etki edebiliyor. Müminlerin ve münafıkların zorlu durumlarda, imtihan anında söylemiş oldukları arasında hayli büyük bir fark görüyoruz. Müminler "Allah bize yeter, bu Allah'ın vadettikleridir." deyip Allah'a olan güvenlerini açığa çıkaracak ve pekiştirecek sözler sarf ederken münafıklar aldatıldıklarını, kapana kısıldıklarını söylerler. Zor durumda Nebi'nin ettiği güzel vaatleri küçümser, durumlarının berbat olduğunu vurgular ve sanki sabahı olmayan bir gecedeymiş gibi davranırlar. Haliyle onların bu sözleri hem kendilerini hem de içinde bulundukları topluluğu etkilemektedir. Bir söz vardır bilirsiniz: "Sözlerine dikkat et, düşüncelere dönüşür. Düşüncelerine dikkat et duygulara dönüşür. Duygularına dikkat et, davranışlarına dönüşür!"
Gerek bireysel imtihanlarımızda gerek topyekün uğradığımız imtihanlarda durum ne kadar çetin olursa olsun güzel söz söylemeli ve hadiseleri olumlamalıyız. Çünkü bir başka ayette de geçtiği üzere, şayet biz dilimizi ıslah edersek Allah da bizi ve amellerimizi ıslah edecektir.

İmtihanların ardından ise -ister başarılı ister başarısız olalım- ciddi bir durum tetkiki yapmalı, şayet başarılı olduysak hangi vesile ile, başarısız olduysak da hangi sebeplere binaen olduğunu düşünmeli ve bulduğumuz cevaplar üzerine yoğunlaşmalıyız. Sebat etmemize yardımcı olan özellikleri daha da artırmalı, ayağımızın kaydığı noktaları iyileştirmeye koyulmalıyız. Bir yerde başarı varsa o muhakkak Allah katındandır. Bir yerde hüsran varsa o da muhakkak kendi ellerimizle kazandıklarımızdır. 

-SON-




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tüfek, Mikrop ve Çelik

Su ve Ateş

Something Inside Us